Kadın ve erkek bir arada yaşıyoruz. Kişilerarası ilişkilerin sağlıklı olması, bir arada yaşayan insanların mutlu ve üretken olmasını da sağlıyor. Sağlıklı ilişkinin en temel adımı “sağlıklı iletişim” ile başlar.
Sağlıklı iletişim; düşünce ve duyguların doğru ifade edilmesi ve iletiyi alan kişi tarafından anlaşılmasıyla gerçekleşir.
Erkekler, duygu ifade etmekte zorlandıklarını belirtirler. Genellikle “sinirliyim”, “kızgınım”, “öfkeliyim” gibi aslında ikincil dediğimiz duygu ifadeleri ile sınırlı kalırlar. Hal bu ki, bu ifadelerin altında yatan gerçek duygularını tanıdıklarında yaşadıkları ya da yaşattıkları problemler çözüme kavuşmaya başlar. Hayal kırıklığı, yetersizlik duygusu, utanç, suçluluk duygusu, engellenme, kaygı gibi temel duygular, kızgınlığı ya da sinirliliği oluşturur.
“Ben sinirli bir adamım. Sinirlendiğimde sessiz kal, beni alttan al.” Cümlesini eşine, sevgilisine, çocuklarına söyleyen pek çok erkek vardır. Bu talebi kabul edilse bile, karşısında yarattığı sessiz öfke iletişim sorunlarına neden olur. Ayrıca bu erkeğin, bunu talep edemeyeceği insanlar da vardır. İş yerinde, sosyal ilişkilerde ya da trafikte onun “sinirli bir adam” olma durumu hoş görüyle karşılanmayacağı için çatışmalar ortaya çıkar. “Ben ev işi ve yemek yapamam” cümlesinin altında yatan duygunun pek çok erkek farkında değildir. Hal bu ki günümüz şartlarında; kadının kariyer yapması ve çalışmasıyla pek çok erkeğin bu işleri yapması, yardım etmesi ya da organize etmesi kaçınılmaz olmaya başlamıştır. Bu zorunluluk ile; içinde oluşan rol çatışmasının altında yatan duygu ve inançlar gündeme çıktıkça, bunlarla baş etmek kolaylaşacaktır. Aksi takdirde ya eşleriyle, ya da kendi iç dünyalarıyla ilişkileri bozulmaya başlar. Bu çatışmalar; bazen fiziksel rahatsızlıklar olarak da ortaya çıkabilir.
Erkeklerin kendi iç dünyalarına yabancı olması; iş ve kariyer hayatlarını da baltalayabilmektedir. Kendi kendilerine farkında olmadan koydukları engeller, yaratıcılıklarını, cesaretlerini, hızlı ve özgür karar alma becerilerini olumsuz yönde etkilemektedir.
Terapilerde ya da psikodrama gruplarında kendilerini tanımaya, engellerini, bağımlılıklarını, yetersizliklerini fark etmeye başlarlar. Derinlerde yatan olumsuz duygu ve inançlarını fark ettikçe bunları değiştirebilecek güçleri olduğunu da görebilirler. İçlerindeki olumsuzlukları iyileştirdikçe; kendilerini bağışlayarak, sevgiyi açığa çıkartabilecekler.
Kendini tanıyan ve seven bir insanın, mutlu olmak, üretmek ve hayattan keyif almak için daha çok enerjisi olacak ve çevresindeki insanlara da daha rahat sevgi verebilecektir. Bu enerji, iş yaşamını da olumlu etkileyecektir.
Sonuçta her şeyi kendimiz yapıyoruz. İçimizdeki gücü yaşamımızı güzelleştirmek için de kullanabiliriz.
Uzm. Psk. Dan. Rüya Turna
...