ONAYLANMAK İSTİYOR MUSUNUZ?

Algı  Psikodrama & Kişisel Gelişim ve Psikolojik Danışma Merkezi
Onaylanmak isteriz. Onaylanan insan kolay yol alabilir. Maslow en temel ihtiyaçlarımızdan birisinin güven duygusu olduğunu söylemiştir. Onaylanmak güven duygumuzu pekiştirir ve devam etmemizi sağlar.
Sadece onaylanmak amacıyla bize uygun olmayan rolleri kabul eder, isteyip istemediğimizi düşünmeye bile fırsat bulamadan bize sunulan yoldan yürüyüp gidebiliriz.
En çaresiz canlılar olarak dünyaya geldiğimizde bakıma ve sevgiye muhtacızdır. Bakımı daha kolay, sevgiyi daha zor alabiliriz. Bir bebek dünyaya getiren yetişkinler, kendilerinde varsa, yeni bebekle de maddi varlıklarını paylaşmayı göze alırlar. Gerçekte çoğunlukla bu bebeği seveceklerini de düşünürler. Ancak bir insanın diğer bir insanı, kendi çocuğu bile olsa, sevebilmesi için, öncelikle kendini sevmesi ve kendisiyle barışık olması gerekir.
Halbuki bir bebeğin dünyaya gelmesindeki süreçlerde genellikle sevgiden farklı itici güçler ön plandadır. Toplumun yönlendirmeleri veya kişinin çaresizliğine ya da hırsına yönelik nedenler çocuk yapmak için yeterli olabilir.
Evlendin, şimdi çocuk yapmalısın
Çocuğa kardeş gerekir
Çocuk yaptığında eşini elinde tutarsın
Miras senden olana kalmalıdır
Bir de oğlun (kızın) olsun
Çocuk bozuk giden bir evliliğin bile devam etmesini sağlar
İyi bir anne (baba) olduğunu göstermelisin
Senin başaramadıklarını çocuğun başaracaktır
Çocuk yaşamına anlam katacaktır
Çocuğun olmazsa eksik olursun
Bu ve bu gibi nedenlerle çocuk dünyaya gelirken, anne babanın kendileriyle ne kadar barışık olduğu ya da kendilerini ne kadar sevdikleri ile ilgili bir farkındalık pek konu edilmez. Çocuk dünyaya gelir ve bakım ve sevgi almak için genellikle bir çaba içine girer.
Daha küçücük yaşlarda anne babasını mutlu etmek için uğraşı başlamıştır. Anne babası mutlu olsun diye, onların verdikleri eğitimi, bu nasıl bir eğitim olursa olsun kabul eder. Eğer bu eğitimde onaylanma yoksa bir insan bunu alabilmek için hayatı boyunca çaba harcayacaktır. Genellikle başarılar onaylanır. Bazen başarılar bile onaylanmaz, bir türlü yeterli bulunmaz. Aile çocuk şımarmasın diye ya da kendi yapamadıklarını çocukları yaptığında kendileri için üzüldüklerinden ya da eleştiri dışında bir eğitimi bilmediklerinden ya da korktukları için çocuğa bir türlü onay vermezler. Çocuk onay almak için sürekli ailesini mutlu edecek davranışlar içinde olmaya çalışırken yıllar geçip gider. Onaylanmayan çocuk büyüdükçe bağımlı bir davranış içine girer. Bu bağımlı davranış bazen boyun eğen ‘uslu bireyler’ ortaya çıkartırken, bazen de ne yaparsam yapayım başarılı olamıyorum düşüncesiyle olgunlaşmaya başlayan ‘asi bireylerin’ yetişmesine neden olur. Ama sonuçta her ikisi de bağımlı bir davranış içindedir.
Bağımlı davranış sergileyen bireyler kendi düşüncelerini özgürce ortaya koyamadıkları için bir süre sonra, çocukluklarında var olan, spontanlık ve yaratıcılıklarını kaybetmeye başlarlar. Bu nedenle üretim gerçekleştiremezler. Aralarında daha zeki olanlar akademik eğitimlerini uzun süre devam ettirebilirler. Bir işe girip çalışabilirler. Ancak kendi başlarına karar verme ve risk alma becerisi geliştiremediklerinden daima bir otoriteye bağlı kalmak durumundadırlar. Bu otorite bazen gerçek anne babalar olsa da, çoğu zaman anne babanın transfer edildiği yeni otorite figürlerine bağımlılık olarak devam eder.
Yeni otorite figürleri ilk gençlik dönemlerinde, kendilerine güvenen akranlar ya da diğer büyükler olabilir. İlerleyen yıllarda ‘eş’, ‘eşin ailesi’, ‘iş yerindeki daha tecrübeli ya da yetkili bir kişi’ hatta bazen ‘bir arkadaş’ olabilir. Bağımlı yapıya sahip kişi kendini onaylayan kişilerin isteklerini yerine getirmek ve onlardan sevgi almak için uğraşacaktır. Bu istekler anlamsız ya da olumsuz olsa bile ‘hayır’ demekte zorlanılacak ve çoğu zaman da ‘hayır’ denilemeyecektir.
Çocukken onaylanmayan ve hayır deme becerisi gelişmeyen, otoriteye bağlı, kendi düşüncelerini fark ve ifade edemeyen, spontanlık, yaratıcılık ve üreticilik yönünden zayıf kalmış bir insan yetişkinlik yıllarında bu davranışlarını değiştirmek isteyebilir. Bu mümkündür. Bireysel danışma alarak kendini yeniden büyütebilir. Bu süreçte öncelikle bağımlılıklarını fark etmesi, bunları oluşturan geçmiş telkinlerini tanıması, içindeki öfkeyi boşaltması ve kendini yeniden büyütmesi gerekir. Yeniden büyüme süreci, işine yarayan ve inandığı yeni doğrularını oluşturup, içselleştirmesiyle mümkün olabilecektir. Son aşama ise bu yeni doğrularıyla sürekli pratik yaparak hayata geçirmesi sürecidir.
Bu bir eğitim süreci gibidir. Hatta yeniden eğitim sürecidir. Burada bilgiler kitaplardan ya da öğretmenlerden gelmez. Bilginin neredeyse tümü kişinin içindedir. Öncelikle bu bilgiler açığa çıkartılıp yerine yenileri üretilerek yerleştirilir. Gelişim içinde olan tüm insanlar farkında olmayarak ya da olarak bunu gerçekleştirirler. Okunan her kitap, izlenen her film ya da tiyatro, gezilen her yeni yer, tanınan her yeni insan bu gelişim için kullanılan birer kaynaktır. Terapi süreci ise, bütün bunlarla birlikte, sistematik olarak bu gelişimi hızlandırarak destekler. Bu süreç sayesinde kişi belki gözünden kaçırabileceği bilgileri yakalayabileceği gibi, aynı zamanda uzun yıllarda fark edebileceği bilgileri çok daha kısa zamanda çözümleme şansını yakalar. Sonuçta 50 yaşında yakalanan bir farkındalığın 25 yaşında, 70 yaşında fark edilen detayların 40 yaşında yakalanması kişinin tüm hayat seçimlerini değiştirmesini sağlayabilir.
Çocukken aldığımız eğitimden memnun değilsek, değiştirebiliriz. İnsan 7’sinde neyse 70’in de odur, eğer kendisine 7 yaşından sonra bir şey katmazsa…
Elbette çocukken alınan tüm bilgiler çok kalıcıdır ve değiştirmek zaman ve emek ister. Ancak çaresiz değiliz. İnsan olmanın en büyük özelliği zekamız, bize yaşamak istediğimiz hayatı sunmak için, görev başına geçmekten büyük keyif alacaktır.
En önemli ‘onay’ mekanizması kişinin kendisidir. Eğer istersek bizi onaylayacak birilerini mutlaka buluruz. Hayat çok daha keyifli ve güvenli hale gelecektir. Kimseye muhtaç değiliz. Özgürüz. Korkulardan ve bağımlılıklardan özgürleştikçe gerçekleri daha net görme şansımız olacaktır. Ve gerçekleri gördükçe anlama ve kabul etme becerimizde gelişecektir.
Gelişen insanlar olarak yaşamımıza devam etmenin keyfini yaşama hakkına sahibiz.
İç onayını kendinden alan bireyler olma yolunda keyifle ilerlemenizi dilerim.
 
Uzm.Psk.Dan.-Aile Terapisti & Psikodramatist
RÜYA TURNA
Paylaşın:

Etiketler:

Sayfa Yorumları (0)
  • ...

Yorum Ekleyin